BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞI ÖNCESİ GELİŞMELER
19. yüzyılda Avrupa, hızlı sanayileşmeye bağlı olarak dünyanın sermaye, sanayi ve üretim merkezi haline gelmişti. Yaşanan gelişmeler sömürgeciliği tetikleyerek dünyanın kaderini tayin etmekte ve böylelikle Avrupa kıtası diğer kıtalardaki üretim metotlarına, çalışma düzenlerine ve ekonomik sistemlere yön vermekteydi. Bu durum haliyle bir rekabeti, silahlanmayı ve ardından ortaya çıkacak bloklaşmayı doğurmuştur. Nitekim bu bloklaşmalar neticesinde bir tarafta 1868 Anlaşması ile birbirine sıkı sıkıya bağlanmış olan Almanya ve Avusturya-Macaristan İmparatorluklarının meydana getirdiği Pan Germen bloku, gevşek bağlarla da olsa İtalya’yı da yanına alarak Üçlü İttifak’ı oluşturmuştur. Karşı tarafta ise Avusturya ile rakip durumda bulunan, Osmanlı Devleti’nin Doğu Anadolu ve Balkan Yarımadası’ndaki topraklarını kendi doğal yayılma alanı olarak gören Rusya, Almanya’dan intikam almak için fırsat kollayan Fransa ve kendi imparatorluk politikalarını tehdit altında gören İngiltere ise Üçlü İtilaf’ı kurmuştur.
BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞI'NIN BAŞLAMASI
Bloklar arasında gerçekleşen silahlanma yarışı Avrupa’nın ufak bir kıvılcımdan tutuşacak bir barut fıçısı haline gelmesine yol açtı. Nihayetinde bu ateşin kıvılcımı da Avusturya tahtı varisi Arşidük Franz Ferdinand’ın 28 Haziran 1914’te Gavrilo Princip tarafından öldürülmesi oldu. Olaydan sonra Avusturya, Sırbistan’a bir ültimatom gönderdi. Böylelikle yıllardır yapılmakta olan ittifaklar sisteminin işlemesiyle birkaç hafta içerisinde Avrupa’nın ana güçleri birbirlerine savaş ilan ettiler ve savaş koloniler aracılığıyla bütün dünyaya yayıldı.